1979’un ağustos ayı… Komünist Çekoslovakya’daki tek muhalif İnsan Hakları Savunucusu Charta 77 kurumu saflarından arkadaşlarımla yaptığım uzun bir istişareden sonra uygun bir zamanda Çekoslovakya’nın 1968 yılında Sovyet Ordusunca işgal edildiğinde Dış İşleri Bakanı olan ve daha sonra muhalif-İnsan Hakları Savunucusu Charta 77 ‘ nin sözcüsü olan Prof. Jiří Hájek’in Prag, Zahradní Město’ semtindeki günün 24 saati gözetim altında olduğu evine tutuklanma pahasına girmeye karar verdim. 

Evi izleyen korumaların akşam değiştiği anı fırsata çevirip girecektim. Evin dışında polisin özel birimlerinin kullandığı Tatra 613 model arabalar hâlâ devriye geziyordu ama ben “öldürülme pahasına” evi çevreleyen 1 metre yükseklikteki çiti atlayarak   eve  girmeyi başardım…

Kapıya vurmak zorunda bile kalmadım. Bay Hájek benim geleceğim zamanı biliyordu ve muhtemelen pencereden tutuklanacağım endişesiyle  dışarı bakıyordu, bu yüzden ben daha kapıyı çalmadan o açtı.

Prof. Jiri Hajek Kürtlerin tarihinde Kürt sorununu 1967 yılında kutuplaşmış dünyanın hem batısını ve hem de doğusunu karşısına almak pahasına ilk kez birleşmiş milletlere taşıyan şövalye ruhlu kadim dostumuzdu.

İsviçreli bir saatçi gibi işinde son derece cesur ve titizdi. Eşi ve oğluyla selamlaştıktan sonra dinlenmeyeceğimizden emin olduğu bir odaya geçtik. Sınır dışı edilmemin an meselesi olduğunu biliyordu ve ben de bunun farkındaydım.

Çekoslovakya’dan çıkarıldıktan sonra Kürtler için verdiğim uğraşıda o dönemin Avrupa’sının batısında bana destek olacak Viyana da yaşayan  ünlü çek yazarı Pavel Kohout ile iletişim kurmamı tavsiye etti. Sayın Kohout, Avusturya Başbakanı Bruno Kreisky’ye ulaşmama yardımcı olabilecek adresti. Prof.Hajek sabırlı bir hoca gibi Kreisky ile tanışmamın önemini vurgularken ve Kürtlere desteği konusunda  umut verdenim oldu. Bana Viyana’ya gitmeden önce, Çekoslovakya’dan sınır dışı edilmemden sonra beni kabul edip gerekli yardımı vermesi için  Pavel Kohout’u gerekli şekilde  bilgilendirileceğini söyledi.

 

Pavel Kohout ve Dr.Qasımlo nun en yakın arkadaşı V.Jechova ‘ yla on yıllar sonra Prag da

 

Paris’te yaşayan ünlü Yahudi kökenli çek yazarı Pavel Tigrid ile iletişime geçmek için Sayın Prof.J.Hajek’ten yardım almaya  gerek duymamıştım. Çeklerin efsanevi sanatçı ailesinin ferdi olan ve kendisi de Paris’te yaşayan ünlü şair olan arkadaşım, Prokop Voskovec ve  eşi ressam Vlasta Voskovcová sayesinde ona nasıl ulaşılacağımı, onun yardımıyla da Fransa’da iktidar çevresinden hemen hemen herkese ulaşabileceğimi biliyordum. Ayrıca Paris’te Tıp Fakültesinde okuyan arkadaşım Gerarde London ve annesi kanalıyla gerek  Fransa’da ve gerekse İtalya’daki  tüm solcu entel veya siyasilere  (Kominternin ünlü şahsiyetlerinden Arthur London’un oğlu) ulaşmak beni için sorun değildi. Çekoslovakya’da tıp eğitimim sırasında tanıştığım dostum, hocam Rahmetli Kasemlo, yeni kurulan İran İslam Cumhuriyeti ile askeri çatışmaya giren İran’daki Kürt Demokrat Partisi’nin Başkanı’ydı.

Bu Prof. Jiri Hajeke yaptığım son ziyaretten kısa bir süre sonra Çekoslovakya’dan gerçekten sınır dışı edildim. (Ağustos 1979). Fransız hükümeti bana lisansüstü eğitim için 5 yıllık burs verdi ve bu sayede Fransa’ya yerleştim.

1979’un kasım ayında yol parasını nasıl temin ettim hatırlayamıyorum ama trenle Paris’ten yola çıktım ve Viyana’ya vardığımda çok ucuz, odasında telefonu bile olmayan bir pansiyona yerleştim. Prof. Hájek’in bana tavsiye ettiği gibi Pavel Kohout’u çalıştığı Viyana’nın en ünlü tiyatrosunda buldum. Bir oyunun provasını yapıyorlardı. Ara verilene kadar bekledim. Ara verildiğinde ona doğru hızlı adımlarla yaklaştım ,kendimi tanıttıktan sonra  beni dikkatle dinlemesini rica ettim, dinledi. Provaya katılan tüm sanatçıları bakışlarından hayrete düşürdüğüm his edilendi. Bir Kürt doktorun kendisini arayıp buluşmak isteyeceğini ve bana partideki Bruno Kreisky’nin bürosunun başkanıyla ve aynı zamanda hükümet başkanlığıyla da bağlantı kurması gerektiği haberi kendisine Prag’tan ulaşmıştı ve o gençliğin heyecanıyla beni dinledikten sonra ancak ifade etme fırsatını ona vermiştim. Pavel Kohout öncelikle Bruno Kreisky’nin başbakanlıktaki bürosunu değil de SPÖ (Avusturya Sosyal Demokrat Partisi) ofisindeki bürosuyla temasa geçmemi önerdi.

Önerisini kabul ettim, nihayette Avusturya’daki diplomatik ilişkilere hâkim olan oydu.

Viyana’da P. Kohoutun bağlantı sağladığı tüm kurum ve kişiler nezdinde çok samimi bir şekilde karşılandım, ağırlandım. SPK’dekiler daha önce benim hakkımda bilgilendirilmişti. Kreisky ile görüşmek için ısrar ettim. Bunu yaparken  kaç yaşında olduğumun farkında bile değildim. Karanlık güçler tarafından desteklenen  İslam Cumhuriyeti İran’a karşı isyan eden küçük bir Kürt kuvvetini elinde temsiliyet belgesi bile olmadan temsilen ordaydım ama tüm kapılar o genç yaşıma ve temsil ettiğim o küçük  güce rağmen açılmıştılar.

Onların gözünde belki de ben bir kaçıktım ama buna rağmen hiçbir isteğime karşı çıkılmadı . Komünist Çekoslovakya’da(Varşova Paktı üyesi) eğitim almış 25 yaşındaki Türkiye ( NATO üyesi) kökenli bir Kürt doktor, tüm dünyada saygınlığı olan Charta 77’nin sözcüsü Prof. Hájek ve Sayın Pavel Kohout tarafından öneriliyor ve İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı isyancı bir küçük Kürt partinin temsilcisi olarak gelmiş ünü dünyaya yayılmış Avusturya başbakanıyla görüşmek istiyordu…

Bruno Kreisky, Sosyalist Enternasyonal’de saygın bir kişiydi. SPÖ ve PDKI (Kürdistan Demokratik Partisi) arasındaki iş birliği bu  şekilde başladı ve  İran Kürdistan Demokratik Partisinin Sosyalist Enternasyonal’de “gözlemci” statüsünü kazanması   ve daha sonra tarihin Sosyalist Enternasyonal’deki ilk Kürt partisi üyesi haline gelmesiyle sonuçlandı.

Bruno Kreisky Avusturya’sı ve PDKI arasındaki iş birliği ve Bruno Kreiski’yle Dr. Abdul Rahman Qasımlo arasındaki ilişki, Bruno Kriskey’in Başbakanlık görevi bittikten sonra bile farklı düzeylerde devam etti.

13 Temmuz 1989’unda Dr.Qasımlo, heyetiyle birlikte, Tahran’daki merkezi hükümet ile Kürtler arasındaki uzlaşma şartları için İran tarafından gönderilen diplomatlarla görüşmek üzere Viyana’ya geldi.

Bu, Viyana’da PDKI ile İran merkezi hükümeti arasında düzenlenen tek veya ilk müzakere değildi.

13 Temmuz 1989’de Dr. Qasımlo ve arkadaşları konferans salonuna girdikten ve görüşmeler başladıktan sonra, İranlı diplomatlar otomatik silahlarını çıkardılar ve Dr. Qasımlo da dâhil  Kürt delegasyonunun tüm üyelerini haince katlettiler !

 

Şehid Dr.Qasımlo

 

Katiller İran Büyükelçiliğine oradan da Avusturya polis eskortu eşliğinde, havaalanına gittiler ve Viyana’dan ayrıldılar. Daha sonra, İran devletinin ölümcül yapılarında en yüksek pozisyonlara getirildiler.

Söylentiler, Avusturya’nın İran’daki bütün vatandaşlarının rehin alınacağı konusunda İranlılar tarafından tehdit edildikten sonra sadece ulusal değil, aynı zamanda uluslararası hukuku da ayaklar altına alarak  katillerin Avusturya’dan ellerini kollarını sallayarak Avusturya polisi eşliğinde havaalanına gidip kaçmalarına rıza gösterdikleri yönünde idi. Humeyni’nin İran’ının bu tür rehine alıp şantaj eylemlerinde tecrübe sahibi şarlatanlar olmuş ve şantajın batı dünyasında da etkili işlev gördüğünü bilendi. İslam rejimi 1979 yılında yani kuruluşunun akabinde yüzlerce Amerikalı diplomatı tüm uluslararası yasaları hiçe sayarak rehin almış ve tüm şartlarını dünyanın en güçlü ülkesi Amerika’ya dayatıp kabul ettiren  olmuştu.

Hukuku ve ahlakı hiçe sayan olayların gelişimin seyrinde Avusturya rehine kurumuna misafiri olan 3 Kürt şahsiyetinin katilerine boyun eğerek medeniyetin temel taşları tüm insani ve ilahi değerleri yok sayarak geride gelecek nesiller için onarılması-unutulması mümkün olmayan bir utanç kaynağı bıraktı.

 

 Güler yüzlü kürt lideri Dr.Qasımlo

 

Prof. Hájek ve daha sonra Bruno Kreisky’iyi ziyaret ederek İran Kürdistan Demokrat Partisi yöneticilerine Avusturya yolunu ben açmıştım ve bu heyecanla, umutla açtığım bu yol 10 yıl sonra kadim dostum ve hayat öğretmenim Dr. Qasımlo ‘nun öldürülmesiyle sonuçlanmıştı.

Bu acıyı hâlâ ilk günkü gibi taze ve yüreğimin en derin köşesinde taşımaktayım. Selam olsun şehit  Dr. Qasımlo’ya, bin selam !